Yükseöğretimin Uluslararasılaşması Çerçevesinde: Türk Üniversitelerinin Uluslararası Öğrenciler İçin Çekim Merkezi Haline Getirilmesi

  • Home -
  • Yükseöğretimin Uluslararasılaşması Çerçevesinde: Türk Üniversitelerinin Uluslararası Öğrenciler İçin Çekim Merkezi Haline Getirilmesi

GİRİŞ

Her yeni gün daha çok küreselleşen dünyada, ülkelerarasındaki ekonomik ve kültürel entegrasyonun artması ve bundan sebeple ülkelerarası etkileşimler her yeni gün daha çok değişmekte, iktisadi kalkınma ve varlıklarını arttırma çabalarına ek olarak ülkelerin nitelikli işgücüne olan ihtiyaçları da artmakta, her yeni gün daha çok gün yüzüne çıkmaktadır. İşgücü ve beyin göçü kavramlarının öneminin her geçen gün daha fazla hissedildiği evrenimizde, global ölçekte uluslararası öğrenci ve akademik personel hareketliliği de gözle görülebilir düzeyde artış göstermektedir. 
İçinde bulunmakta olduğumuz yüzyıl, kalifiye işgücü oluşturabilmenin yanı sıra, işgücünü doğru ve yerinde kendine çekebilen, değerlendirebilen, global bilgi entegrasyonu sayesinde yeni öğretileri göz önünde bulundurabilen ve ortaya yeni bilgiler çıkartabilen, insan odaklı; yerinde bilgi kullanımının gerçekleştirildiği ülkelerin yüzyılı olacağı aşikardır. Ülkemizin ivedi gelişimini tasdikleyecek, genç ve bilgili bir nüfus çoğunluğuna her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğu kesindir. Var olan sermayelerin artırımlarına yönelik olarak, potansiyel beyinlerin ve sermaye kaynaklarının ülkemize çekilmesi, sermaye artışlarının gerçekleşmesinin yanında, teknolojideki gelişimlerin ve kurumsal dinamiklerin gerçekleşmesinin önünü açacaktır. 
Yükseköğretim yapımızın uluslararası alanda öğrenciler ve akademisyenler tarafından cazip bir ahvale büründürülmesi; ülkemiz bireylerinin ve ekonominin gereksinimlerine ihtiyatlı, global alandaki rekabete ayak uydurabilecek bir yükseköğretim sistemine erişilmesini sağlayacaktır. 2012 senesinde dünya genelinde 4,5 milyonu bulan öğrenci hareketliliği, 2020 senesinde iki katını aşmış ve her geçen sene daha da artmaya devam etmektedir. Tüm bunların yansıra ülkemizin yükseköğretimdeki konumu, yükseköğretim için tercih edilmesi durumları da her geçen sene giderek artmaktadır. Son zamanlarda küresel ve bölgesel ölçekte gerçekleşen olaylar uluslararası alandaki öğrenci hareketliliğinin çift taraflı gerçekleştirilmesinin daha da artacağını göstermesi haricinde ekonomik, kültürel, siyasi ve sosyo politik alanlarda da ülkelere fayda sağlayacağını ibraz etmektedir.  Tüm bunların hasebinde ülkeler, kendi iç dinamiklerini bu yönde evirmeli ve beraberinde siyasi, sosyal ve stratejik hususlarda bu konulara da yer vermelidirler. 

Yükseköğretimde Uluslararasılaşma Kapsamında Küresel Çerçeve

Evvelsi zamanlarda “yabancı öğrenciler” şeklinde tasvir edilen uluslararası öğrenciler farklı ülkeler ve beraberinde çok çeşitli uluslararası kurum/kuruluşlar tarafından çeşitli tasvirler ile bir anlama kavuşturulmaktaydılar. Uluslararası öğrenciler eğitim sürelerinin bir kısmında yahut tamamını kapsayan bir süreç dahilinde kendi ülkeleri haricindeki ülkelerde eğitim alan kişilerdir. Değişim öğrencileri uluslararası öğrenci değişim programları veyahut üniversitelerin kendi aralarında imzalamış oldukları anlaşma ve mutabakatlar sayesinde kendi ülkeleri haricinde eğitim gören kişilerdir. Yapılan tanımların aksine OECD topluluğu ise uluslararası öğrenci hareketlerini çok farklı bir şekilde tanımlamakta ve uluslararası öğrenci tanımının anlamını farklı bir şekilde tasvir etmektedir. Bu tasvir ile birlikte uluslararası öğrenci ile yabancı öğrenci kavramları arasında bir fark oluşturmuştur. OECD topluluğunun tasvirine göre uluslararası öğrenci, eğitim maksadıyla farklı bir ülkeye, coğrafyaya giden öğrencileri kapsamaktayken; yabancı öğrenci, keza eğitim maksatlı giden ve dâhilinde o ülkede uzun süreli ikamet iznine sahip olmuş öğrencileri, kişileri ifade etmektedir. OECD’nin yapmış olduğu tanımlamaya göre uluslararası öğrenci, vize yahut muadili olacak izinler çerçevesinde farklı bir ülkede eğitim almak maksadıyla var olan kişilere denilmektedir (Çağlar, 1999: 132).
UNESCO ise uluslararası öğrenciyi, eğitim maksadıyla bölgesel yahut ulusal arenadaki farklı bir konumda kendisine verilen vize yahut muadili izinler kapsamında bulunan öğrencilere denilmektedir. Ülkemizin yasa ve mevzuatlarında uluslararası öğrenciye yönelik ilk düzenlemeler 14.10.1983 tarih ve 2922 sayılı Türkiye’de Öğrenim Gören Yabancı Uyruklu Öğrencilere İlişkin Kanun dâhilinde gerçekleştirilmiştir. Mevzu bahis olan bu kanun kapsamında uluslararası öğrencinin kimlere denildiğine yönelik tasviri doğru ve tam bir şekilde yapmasa da kapsama ilişkin kanunun ikinci maddesinde şu şekilde belirtilmektedir: “Bu Kanun; ilgili kurum ve kuruluşlar ile çeşitli anlaşmalar çerçevesinde Hükümetimizce yabancı hükümetler emrine verilen burslardan yararlanmak suretiyle veya kendi imkânlarıyla Türkiye’ye gelen yabancı uyruklu öğrencileri kapsar. Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı okullara kabul edilen yabancı uyruklu öğrenciler, bu Kanun’un kapsamı dışındadır.” (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, 2012)
Çağımız dünyasında uluslararası öğrenci faaliyetleri ve kapsamı mühim bir düzeye erişmiş ve beraberinde çok fazla ülke kendilerine yönelik pastadan pay edinme gayretine girişmişlerdir. OECD verilerince 75 senesinde 800 bin civarında bulunan uluslararası öğrenci hareketliliği, 200 – 2012 seneleri kapsamında büyük bir artış göstererek 4,5 milyonluk bir düzeye erişmiş ve beraberinde günümüz itibariyle 8 milyonu geçen bir ahvale ulaşmıştır (OECD, 2021)
Önümüzdeki seneler ile birlikte bu sayının giderek artacağı ve kültürel anlamda entegrasyonun şuan ki bulunduğu seviyeden bile ileriye bir noktaya erişeceği aşikardır. Uluslararası öğrenciler açısından ilk önce tercih edilen bölgeler sıralamasında Avrupa ve Kuzey Amerika yer almakta ve sonrasında bunların takipçileri olan Latin Amerika, Karayipler, Okyanusya ve Asya kıtaları gelmektedir. Yabancı öğrenci hareketlerine göz gezdirdiğimizde, çoğunlukla hedefe dahil olan ülkelerin iktisadi kalkınma, gelişmişlik ve demokrasi gibi kavramlarda ileride olduğu, kaynak ülkelerin ise ekonomik olarak gelişmekte olan ülkeler olduğu gözlemlenmektedir.
Yükseköğretimde uluslararasılaşma hususunda bir diğer dikkat çeken konu ise doktora düzeyinde gerçekleştirilen hareketlerdir. Doktora düzeyinde gerçekleştirilen uluslararası öğrenci hareketlerinin toplamının yüksek lisans ve lisans eğitimleri için gerçekleştirilen öğrenci hareketlerine nazaran her yeni gün daha çok arttığıdır. 2019 – 2020 seneleri içerisinde 793 bin 13 olan toplam yabancı öğrenci sayısı 2020 – 2021 eğitim ve öğretim senesi itibariyle 835 bin 22 düzeyine ulaşarak büyük bir yükselen ivme göstermiş, bu sayı içerisinde yer alan doktora öğrencileri de tüm öğrenci sayısının yaklaşık olarak %28’ini oluşturmaktadır (Özer, 2012: 10 - 13).
2012 senesindeki OECD istatistiklerine istinaden uluslararası yükseköğretim programlarından yararlanan öğrencilerin %16,4’ü eğitim maksadıyla ABD’yi tercih etmiştir. ABD’yi %12,6 ile İngiltere takribinde ise %6,4 ile Almanya, %6 ile Fransa ve yüzde 5,5 ile Avustralya takip etmiştir. Ülkemiz ise uluslararası öğrenci hareketliliğinde 2012 senesinde gerçekleşmiş olan hareketin %0,8’ine ev sahipliği yapıp kendi bünyesine dâhil etmiştir fakat günümüz şartları ile toplamda 835 bin gibi yüksek bir rakama ulaşan mevcut yabancı öğrenci sayımız ile genel kapsamdaki yüzdeliğimizi %1 gibi öncelerine nazaran daha iyi ve anlamlı olan bir düzeye eriştirmiş bulunmaktayız (OECD, 2021)
Ülkemizin yapmış olduğu faaliyetler kapsamında gerçekleşen yükseköğretimde uluslararasılaşma faaliyet ve stratejileri kapsamında yabancı öğrencilerin ülkemizde öğrenim görmek için en çok terci ettiği şehrin İstanbul olduğunu görmekteyiz. YÖK’ten almış bulunduğumu veriler kapsamında günümüz itibari ile İstanbul vilayetimizin sınırları kapsamındaki 56 Bin 82 yabancı öğrencinin 8 bin 112 kişisi eğitim görmek maksadıyla İstanbul Üniversitesi’ni tercih etmişlerdir. Ortadoğu’da gerçekleşmekte olan iç savaş ve terör faaliyetleri kapsamında ülkemize göç etmiş, sığınmış kişiler ve beraberinde Ortadoğu’dan ziyade barışın bir nebze olsun sürdüğü ülkemizde eğitimlerine devam etmek isteyen öğrencilerin ilk tercih yerleri dünya genelinde pek tabii ki ülkemi olmuş; bu durum istatistiklere de yansımıştır. Ülkemizde faaliyet gösteren kurumlarda yükseköğretimlerine devam eden yabancı öğretim elemanları ve öğrencilerin büyük çoğunluğunu Suriye uyruklu kişiler oluşturmaktadır. 37 bin 286 toplam Suriye uyruklu öğrenci sayısı ile yükseköğretim alanında eğitim görme hususunda en fazla payı ülkemize göndermiş olduğu öğrenciler ile kendisinde bulunduran Suriye’yi 21 bin 69 öğrenci ile Azerbaycan; 18 bin 16 öğrenci ile de Türkmenistan takip etmektedir. Gerek bölgelerin birbirlerine yakınlığı gerekse de maziden gelen kardeşlik hasebinde bu mevzu bahis ettiğimiz ülkelerin yükseköğretim de en çok tercih ettiği ülkelerin başında ülkemiz Türkiye gelmektedir (T.C. Kalkınma Bakanlığı, 2015).
En çok öğrenci gönderen ülkeler komşu devletler ve Türki Cumhuriyetler olmaktadır. Şüphesiz ki bu durumun gerçekleşmesindeki en büyük etken kültürel yatkınlığın diğer Avrupa ve dünya ülkelerine nazaran gerek soy birliğimizin olması hasebiyle dillerin birbirine yatkınlığı gerekse sınır komşusu olmaktan kaynaklanmakla birlikte Müslüman nüfusun ülkemizdeki mevcudiyetinden de kaynaklanmaktadır.  

Türkiye’de Yükseköğretimin ve Yükseköğretimde Uluslararasılaşma

Ülkemiz yükseköğretimi genel çerçeveleri itibariyle, yükseköğretimde uluslararası bir ahvale bürünebilme hususunda mevcut bulunduğu konum ve bu konuma istinaden daha ileriye gitmeye yönelik atılabilecek adımları mahiyeti açısından ehemmiyet arz etmektedir. Bu bağlam çerçevesinde bir genelleme yapıldığından, Nisan 2014 senesi itibariyle ülkemi sınırları içerisindeki illerde toplamda 181 üniversitede 5, 449.961 öğrenci bulunurken günümüz yani 2021 senesi içerisinde bu sayılar artmış; 7 Milyon 944 bin 143 öğrenci 204 üniversitede eğitimlerine devam etmektedir. 
Ülkemizdeki öğrencilerin yüzde 93’lük kısmı devlet üniversitelerinde eğitim ve öğretimlerine devam etmekle birlikte bu öğrencilerin yüzde 62’lik kısmı beşeri ve sosyal ilimler üzerine ihtisas almakta; geriye kalan kısmın yüzdelik oranlık yüzde 31,25’i ise doğa ve mühendislik alanlarında; yüzde 10’luk kısmı da sağlık alanında ihtisas görmektedirler.  Bu üniversitelerdeki öğretim elemanlarının genel toplamı 179 bin 685’dir. Bu genel toplamın 30 bin 562’si profesör, 17 bin 778’i doçent, 41 bin 508’i doktor öğretim üyesi, 38 bin 289’u öğretim görevlisi olmak üzere 51 bin 548’i araştırma görevlisi sınıflandırmasında yer almaktadır. Yükseköğretim yapılarımızda profesörlerin akademik personel kapsamındaki payı yüzdelik dilimde 14’e tekabül etmekteyken, doçent unvanına sahip kişiler yüzde 9’a tekabül etmektedir. Ülkemizde bu alandaki en büyük payı pek tabiidir ki öğretim görevlileri almakta ve onların mevcut sayısı diğerlerine nazaran fazla bir konumdadır. Kaldı ki YÖK tarafından açıklanan veriler dâhilinde ülkemizde 2021 senesi itibariyle bir öğretim görevlisine yaklaşık yirmi öğrenci düşmektedir (T.C. Kalkınma Bakanlığı, 2015: 23).
“Ülkemizin akademik yayın performansı incelendiğinde Scopus veri tabanına göre, 1996 - 2012 yılları arasındaki 17 yıllık sürede, Türkiye akademik yayın sayısı bakımından dünyada 20’nci sıradayken, ortalama atıf sayısı bakımından 27’nci sırada, etki değeri bakımından ise 37’nci sıradadır. Yine Web of Science verilerine göre Türkiye kaynaklı uluslararası yayınların 2012 yılı itibarıyla dünya içindeki payının yüzde 1,82’ye yükseldiği görülmüştür. İngiltere merkezli Times Higher Education (THE) tarafından oluşturulan ve akademik dünyanın en prestijli üniversiteleri listesi olarak kabul edilen, dünya çapındaki en itibarlı 100 üniversitenin belirlendiği “Dünya Saygınlık Sıralaması”nda (World Reputation Rankings) ise,  Türkiye’den ODTÜ 2012,2013 ve 2014 yılları için sırasıyla 91-100, 51-60 ve 71-80 bandlarında yer almıştır. Fakat aynı sıralama 2015 yılı için incelendiğinde, en prestijli 100 üniversite arasında hiçbir Türk üniversitenin bulunmadığı görülmektedir. Sıralama; yüzde 30 oranında eğitim, yüzde 30 oranında bilimsel yayınlara yapılan atıflar, yüzde 30 oranında araştırmalar, yüzde 7,5 oranında uluslararası görünüm ve yüzde 2,5 oranında sanayi gelirleri dikkate alınarak yapılmaktadır.” (Yüksek Öğretim Kurulu, 2017)

Yükseköğretim kurumlarımızdaki mevcut öğrenci potansiyelinin her geçen gün artması ülkemizin yükseköğretimde uluslararasılaşma kapsamında tercih edilebilirliğini arttırmak için çeşitli kapsam ve politikalar dâhilinde kendini revize etmesini elzem derecede önemli kılmakla birlikte, sürekli yenilik ve araştırma kapsamlarını arttırmasını da mecburi kılmaktadır. Uluslararası arenada farklı ülkelerde eğitim almak isteyen öğrencileri kendi ülkemize çekmek yahut eğitim ve öğretim programlarımızı çağa uygun, gereksinimleri verebilecek düzeye getirebilmek ülkemizi yabancı öğrenci çekim merkezi aline getirmek açısından önem taşımaktadır. Çekim merkezi olabilmek ve yabancı öğrenciler için akademik anlamda daha tercih edilebilir konuma erişebilmek için pek tabiidir ki iktisadi dinamiklerimizin yeterince doğru işlemesi, toplum yapımızın kültürel etkileşimlere açık bir halde bulunması; yükseköğretimde uluslararasılaşma amacına yönelik mevzuat, belge ve kanunlarımızın olmasını, yükseköğretim yapımızın uluslararası camia için tercih edilebilir bir hale büründürülmesini gerekli kılmaktadır. Tüm bunların yanı sıra akademik anlamda da genel kabul görmüş yayımlarımızın, makalelerimizin ve çalışmalarımızın sayısında nitelikli bir artış yaşanması gereklidir. Yukarıdaki şekilde de görüldüğü üzere akademik çalışmalarda gerçekleşen inişli çıkışlı durumlar bu bahse tabi tutmakta olduğumuz hususa bir nevi ket vurmaktadır. 

Eğitim İçin Yurtdışı Tercihinde Etkenler

Ülkeler yükseköğretim hususunda kendilerine olan rağbeti arttırmak, uluslararası öğrenci sayılarını yükseltmek amacıyla çeşitli strateji ve politikalar yürütmektedirler. Yükseköğretimde çekiciliğin ve beraberinde uluslararası öğrenci sayısını arttırmanın en doğru yollarından birkaçı: Üniversitelerin yükseköğretim konusundaki yetkinliğinin arttırılması, beraberinde eğitim kalitesinin uluslararası camiaya uygun bir ahvale büründürülmesi, ortak eğitim dilinin yaygınlaştırılması hususlarıdır. Öğrenim ücretleri, öğrenimin tahsis edildiği ülkedeki mevcut istihdam olanaklarının miktar ve nitelikleri, uluslararası öğrencilerin mensubu olduğu ülkelerle olan iktisadi, sosyal diyalogların ehemmiyeti ve kültürel etkileşimler de önemli bir yol oynamaktadır. Hollanda menşeili Yükseköğretimde Uluslararası İşbirliği Kurumu (NUFFIC- Netherlands Organisation for International Cooperation in Higher Education) gerçekleştirmiş olduğu bir araştırma kapsamında, uluslararası eğitimde öğrencilerin tercih ettikleri ülkeleri ‘teşvik edici’ ve ‘çekici’ şeklinde bir sınıflandırmaya tabi tutmuştur. Teşvik edici olarak sınıflandırmaya maruz bırakmış olduğu faktörler kendi içerisinde kişisel ve çevresel bağlamda ikiye ayrılmış olmakla birlikte kişisel faktörler, her anlamıyla aile, sosyo ekonomik durum ve akrabaların mevcut bulunduğu ülke gibi durumları kapsamaktadır (international.gc.ca, 2012: 23).
Çevresel olarak adlandırılan faktörler ise aşağıdaki gibi bir sınıflandırılmaya tabi tutulmuştur: 
a) Öğrencinin mensubu olduğu ülke içerisindeki yükseköğretim ve araştırma imkan durumlarının kıt bir ahval içermesi yahut bilumum internet üzerindeki sorunların kaldırılması; eğitim ve araştırma kurumlarının tanınmışlığının tahsis edilmesi, kalite standartlarının yükseltilmesi, 
b) İş sahasında yahut aynı pazarda uluslararası eğitimin değeri ile beraberinde yurtdışında gerçekleşen eğitime gösterilen ehemmiyet, takdim edilen istihdam olanaklarının mevcudiyet ile eşleşmemesi durumları,  
c) Kültür, ekonomi, eğitim, dil, tarih ve din konularında başka bir bölgeye, ülke, şehir veya kuruluşa bağlılık,
d) İktisadi konjonktür ve beraberindeki sosyal durumun şartları, 
e) Öğrencilerin seçtikleri ülkelerin klimatik durumları, 
f) Eğitim ve yaşam pahalılığı, 
g) Yükseköğretimde öğrencilerin tercih ettikleri ülkelerin başında gelen ülkelerde mevcut şartlar dâhilinde öğrencilere sunulan burs, kredi ve yaşam şartlarının elverişliliğinin muadillerine nazaran oldukça iyi olması. 
Tüm bu bahsetmiş olduklarımızın haricinde çekici özellikler olarak tasnife tabi tutulmuş konu içerisinde de öğrencilerin uluslararası öğretimde tercih ettikleri ülke seçimlerindeki tercihlerin sebepleri kategorize eden durumlar anlatılmaktadır.  Bu durumlar mevzu bahis olan araştırmada aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır:
a) Ülkelerin ve dinamik yapılarının eğitim yönündeki imkân ve beraberlik çerçevesinde kolay erişimlerinin mevcut bulunması, bilgi toplanılma durumlarının gerçekleşmesi aşamasında herhangi bir kısıtlamayla karşılaşılmaması. b) Eğitim sunan ülkenin eğitim sisteminin kalitesi ve bilinirliği, 
c) Diploma hususlarının kendi ülkelerinde de denkliğe yahut geçerliliğe sahip olması 
d) Hayat ve yükseköğretim hizmetlerinin masrafları 
e) Ülkede yükseköğretim alanında faaliyette bulunan kurum ve kuruluşların entegre ve bütünleşik bir yapıda olması, 
f) Güvenlik, 
g) Üniversitelerin uluslararasılaşma düzeyi (Uluslararası öğrenci ve çalışan sayısı, yabancı dilde açılan program sayısı ve çeşitliliği),  

Yükseköğretimde Uluslararasılaşma Politika ve Stratejileri

Yükseköğretimde uluslararasılaşma hususu içerisinde yabancı öğrencilere yönelik gün geçtikçe artan yoğun ilgi hasebiyle, bu alanda yetkin bir hale gelmek isteyen; yabancı öğrencilerin eğitimlerini gerçekleştirebilmek açısından çekim merkezi olmak isteyen ülkeler, öğrenciler için tercih edilen bir yapıya sahip olmaları için gerekli politika, strateji; kanunları tedavüle sokmakta yahut sokmaya çalışmaktadır.  
“Türkiye’de de YTB’nin koordinasyonunda 2012 yılında “Yabancı Öğrenci Strateji Belgesi” hazırlanmıştır. Bu belgede, Türkiye’nin uluslararası öğrenci vizyonu ve bu alandaki kısa, orta ve uzun vadedeki hedefleri ortaya konulmuş, uluslararası öğrencilere ilişkin süreçlerin yeni bir bakış açışı ile dünya standartlarına getirilmesi hedeflenmiştir. Ancak, söz konusu belgenin giriş kısmında da belirtildiği üzere strateji, ülkemizin burslu yabancı uyruklu öğrenci çalışmalarına yönelik olarak hazırlanmış olup kendi imkânlarıyla öğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilere yönelik ifade, tanım ve bölümleri tespit ve tavsiye niteliğindedir.”
Fakat pek tabidir ki uluslararası yabancı öğrenci hareketlerinden yeterli payı edinmek isteyen ülkemiz, bu alandaki kanun ve mevzuatlarındaki eksikliklerinden; iktisadi ahvalinin yetersizliğinden yahut daha doğru bir ifade ile inişli bir çıkışlı hal seyretmesi; bulunduğu coğrafyanın ülkeye olan tezahürlerinin aralıklarla negatif bir ahval seyretmesine müteakiben yabancı öğrencilerin tercihlerinde ilk planda yer alması güçleşmekte; uluslararası öğrenci hareketliliğine yönelik kanun ve mevzuatlardaki eksiklerden kaynaklı olmak üzere bu yol üzerinde daha çok atması gereken adım olacaktır. 

SONUÇ

Yükseköğretimde uluslararasılaşma faaliyetleri kapsamında ülkemiz gerek dâhil olduğu uluslararası anlaşmalar kapsamında gerekse de yükseköğretim hususunda yabancı öğrencilerin tercihleri arasında yer almanın gerek iktisadi gerekse de sosyo politik bağlamda ülkeye olan katkılarının farkında olmasına müteakip her geçen zaman dilimi içerisinde bu alana daha fazla bir ehemmiyet göstermektedir. Ülkemiz, Erasmus ile beraberinde yurtdışına göndermiş olduğu öğrencilerin, oranın kültürleriyle etkileşimde bulunmalarını, bilgi yönetişimden yararlanmayı amaçlamakta ve bu genel kapsamı tüm dâhil olduğu yükseköğretim program ve anlaşmalarından elde etmeyi amaçlamaktadır. 
Geçen zaman içerisinde ülkemizin yurtdışından öğrenci kapasitesi artış göstermekte ve beraberinde kültürlerarası etkileşim meydana gelip, küreselleşen dünyadaki var olan bilgi ve birikimlerin de ülkeler arasında aktarımının gerçekleşmesine katkıda bulunmaktadır. Her ne kadar muadili olan ülkelerin bir nebze gerisinde de olsa ülkemiz, gerek siyasi yapısında düzenlenmesi gereken durumlar gerekse de yükseköğretim babında yurtdışından gelecek öğrencilere sunacakları imkânların bir nebze daha iyileştirilmesi sonucu farklı ülkelerden de öğrencileri bünyesine dâhil edeceği aşikârdır. Ülkemiz yurtdışı eğitim faktörleri kapsamında gerçekleştireceği mevzuat iyileştirmeleri, akademik personellerinin yurt içi ve yurtdışı akademik yayınları arttırması ve kalitesini yükseltmesi sonucunda şüphe yok ki yükseköğretimde öğrencilerin çekim merkezi konumuna erişmesi kaçınılmaz bir gerçek olacaktır. Fakat her şeyden önce istenilenlere ulaşılabilmesi için gerekli düzenlemelerin ivedilik ile gerçekleştirilmesi şarttır.


Yükseköğretimde Uluslararasılaşma ve Geliştirme Vakfı whatsapp